Emlak Yöneticim

Adalet

Adalet

Tarifinin güçlüğüne rağmen hiç şüphe yok ki, önce adalet ile “hak” ve “haklılık”ın bir arada kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Adalet için, hakkın gözetilmesi, haklı ile haksızın ayırt edilmesi diyebiliriz. Bir hakkın yerine getirilmesi de adalettir. Adalet, önce hukuk kurallarına uygun olmalıdır. Bir devlet içinde yaşayan herkesin, yasalarla sahip olduğu haklarını kullanması da adaletle sağlanır. ‘hak elde etmek’ ya da ‘haksızlığı kabul ettirmek” insanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğuna göre adalet, ahlak ve din kurallarıyla da çok yakından ilişkilidir. 

Eski çağlardan beri gerek düşünürler, insanlık için söz sahibi bilge kişiler gerekse toplum ve din liderleri adalet kavramıyla çok yakından ilgilenmişler ve değişik fakat birbirini tamamlayan tariflerle, cümlelerle adalet hakkında düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Yunan düşünür Platon’a göre adalet, en yüce erdemlerden biridir ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristo’ya göre ise, herkese eşit davranmak hiç de adil değildir. 

Çinli düşünür Konfüçyüs “Devletin hazinesi adalettir” derken, büyük Hint lideri ve devlet adamı Gandhi, “Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız,” diye seslenmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed, “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır,” demiştir ve çok yakından bildiğimiz “Adalet Mülkün Temelidir” deyişi Hz. Ömer’e aittir. Acımasız orduların kumandanı Timurlenk bile, ”Memleketler kılıçla alınır, lakin adaletle muhafaza edilir,” derken adeta kazandığı zaferlerin altında yatan gerçeği açıklamıştır. 

Gerek tariflerinden gerekse hakkında söylenenlerden yola çıkarak, “Adalet” kavramını sekiz temel üzerinde düşünürüm. Önce dağıtıcı özelliği gelir. Adaletin ana esasları her kesime, her kişiye, her statüye ulaşabilen olmalıdır. İkinci temel, denkleştirici özelliğidir. Aşağıdaki ile yukarıdakinin, azla çoğun farkını gideren adalet gerçek adalettir. Yalansız ve dolansız… 

İnsanoğlu asırlardır adalet peşinde koşmuştur. Koşmaya da devam etmektedir. Adaletin önündeki en büyük engel ise, hiçbir yargılayanın kendisini yargılayamamasıdır. Düşünen, karar veren, yapan ve yazan insandır. Kendi çıkarlarına dokunulduğuna her insan, doğal bir refleksle karşı koyar. Kendini “Hep haklı” ya da “Daha haklı” görmek ister.