Anayasa
Devletin bir tüzel kişilik olarak düşünülmesi sonucunda diğer bütün tüzel kişilikler gibi bir statüsünün olması zorunludur. Bu statü devlete iradesinin açıklamasını sağlayan, kendi çıkarlarının korunmasına imkân tanıyan organlarını da belirleme imkânı tanımaktadır.
Tüzel kişiliklerde statüler kişiliğin organlarını öngörerek kişiliğin başta beyni, sesi ve ellerini olmak üzere uzuvlarını ortaya koymaktadır. Aynı şekilde toplumsal çıkarın gerektirdiği eğilime uygun tepki veren ve hizmet sunan ve fakat erki elinde tutanların çıkarlarını esas almayan örgütlenmiş siyasi bir erk gibi var olan devlet bir siyasi erkin kurumsallaşmış halidir. Bu nedenle söz konusu siyasi erk yetkilerini ancak konuya ilişkin hukuk düzenin öngördüğü kurallara uygun bir biçimde kullanabilir ve bu anlamda sınırlarının hukuki anlamda belirlenmesine ihtiyacı bulunmaktadır. Bunun olmaması halinde adı geçen erk sadece erki elinde bulunduranların kaprisleri ve taleplerine uygun düşen keyfi veya tiranik bir erke dönüşür. Bu açıklamalar ışığında anayasanın devletin bir statüsü ve devlet erkinin çerçevesini çizen hukuki bir norm olarak tanımlanması söz konusu olur. Eğer devletin bir statüsü olması dolayısıyla anayasa tanımlayıcı (descriptive) ise, kavram aynı zamanda emredici, normatif (prescriptive, normative) bir özellikte taşımaktadır. Bu özelliği anayasanın hem hükümet edenlere, hem de yönetilenlere empoze edilen kurallarından kaynaklanmaktadır.
Tüzel kişi niteliğiyle çağdaş anlamda devlet kurucu unsurlarından olan egemenliğini yani kamu kudretinin kullanılmasını kurala bağlayan, örgütlenmesine ilişkin özelliklerinin tayin ve tespit edilerek bir statüye dayandırıldığı ve hayatiyet kazandığı temel bir veya bir dizi yasal düzenlemeye, metne sahiptir. Çünkü her tüzel kişiliğin kendine özgü yapısını, bu yapıya bağlı olarak organlarını ve bu organların görev yetki ve sorumlulukları ile aralarındaki ilişkilerin nasıl yürütüleceği ve amacını belirleyen yasal düzenlemeye, temel bir metne ihtiyaç vardır. Söz konusu nokta işin doğasından kaynaklanır ve bu durum devlet açısından da geçerlidir. Belirtilen yasal düzenleme devletin kamu kudretinin sınırlandırılmasını da gerçekleştirir. Dolayısıyla anayasa devletin organlarını, görev ve yetkilerini, organların karşılıklı ilişkilerini ve bu yolla da kamu kudretinin içerik ve sınırının belirlenmesi amacını gerçekleştirir. Böylelikle anayasa bütün devletlerin egemenlik yetkisinin kullanılmasında en üst noktanın anahtarı gibi belirir, hükümet edenlere hukuki bir çerçeve içinde hareket etme yetki ve gücü tanır ve bununla bağlantılı bir şekilde devletlerin kudretlerinin sınırlandırılması aracı olma işlevini yüklenir. Bundan dolayıdır ki demokratik ülkelerde demokrasi ve hukuk devletinin zorunlu unsurlarının bünyesinde barındırmanın yanında bu temel metin veya metinler devletlere göre özel nitelikler ve farklı içerikler sunar. Anayasa devletteki siyasi güçlerin hukuki rejimini tespit eder.
Devletin erkleri ile bu erkleri kullanan organlar veya ajanları arasında ayırımın yapılmaya başladığı anda zorunlu olarak bir anayasanın varlığı söz konusudur. Gerçekten de demokratik bir hukuk devletinde yöneticilerin kullandıkları kamusal yetkilerin, üstünlük ve ayrıcalıkların kaynağı kendileri olamazlar, söz konusu yetkiler onlara devredilmiş, tanınmış yetkilerdir. Bu nedenledir ki erkleri kullananların yetkililerinin iyi bir şekilde tanımlanması ve statülerinin nitelik ve özelliklerinin net bir şekilde belirlen- mesi zorunludur. Dolayısıyla siyasi erklerin örgütlenmesi ve işleyişine ilişkin kurallar ilgili devletin anayasasına vücut verir.Anayasa terimi birçok anlam içerecek bir tarzda XVIII. Yüzyıldan itibaren öncelikle kurma ve şekillendirme olgusunu açıklamak için kullanılmıştır. Kişinin fizik yapısını açıklama anlamında da kullanılan kavram daha sonra devletin temel yapısı için de kullanılmaya başlanmıştır. Anayasa kavramı ile hürriyet arasında ilişki kavramın ortaya çıkmasıyla birlikte söz konusu edilmiştir. Bu durum özellikle Montesquie tarafından sistematik bir tarzda ifade edilen “Kuvvetler Ayrılığı Teorisi”ile de doğrudan ilişkilidir.