Emlak Yöneticim

Doğayla Kurulan Bağın İnsan Ruhuna Etkisi

Doğayla Kurulan Bağın İnsan Ruhuna Etkisi

Modern hayatın karmaşası içinde doğadan giderek uzaklaşıyoruz. Beton binalar, yoğun trafik, ekranlara hapsolmuş günler derken, doğayla bağımız yavaş yavaş kopuyor. Oysa insan, doğanın bir parçası. Toprakla, ağaçla, rüzgârla temas ettiğimizde içimizde tarif edilmez bir huzur oluşuyor. Belki de bu yüzden ne zaman bir ormanda yürüyüş yapsak ya da denizin kenarına otursak, kendimizi daha hafif, daha iyi hissediyoruz.

Ben doğanın ruhuma iyi geldiğini pandemi döneminde fark ettim. Evde kapalı kaldığımız o uzun günlerin ardından ilk kez bir yürüyüş parkuruna çıktığımda, kuş sesleri, toprağın kokusu ve esen rüzgar bana sanki hayatın yeniden başladığını hissettirmişti. O an, ne kadar uzaklaştığımı ve aslında neye ihtiyacım olduğunu fark ettim.

Bilimsel araştırmalar da doğayla vakit geçirmenin stres seviyelerini azalttığını, odaklanmayı artırdığını ve genel ruh halini iyileştirdiğini gösteriyor. Hatta bazı ülkelerde "doğa reçetesi" yazan doktorlar bile var. Basit bir park gezisi bile insanın zihinsel sağlığını olumlu etkileyebiliyor.

Doğayla bağ kurmak için büyük kaçışlara gerek yok. Bir ağacın gölgesinde oturmak, balkonda çiçeklerle ilgilenmek ya da sabah erken saatte kısa bir yürüyüş bile yeterli. Mesele sadece dışarı çıkmak değil; doğayı fark ederek, hissederek yaşamak.

Doğa, bizi yargılamadan kabul eden tek yer. Ve ne zaman ona dönsek, içimizde unuttuğumuz o dinginliğe ulaşmamız mümkün. Belki de ihtiyacımız olan, sadece biraz yavaşlamak ve yeşile yeniden dokunmak. Çünkü insan ancak toprağa bastığında gerçekten ayakta durduğunu hisseder.