EKONOMİK EŞİTSİZLİK
EKONOMİK EŞİTSİZLİK
Son yıllarda, küresel ekonomi hızlı bir büyüme kaydederken, bu büyümeden elde edilen kazancın toplumlar arasında adil bir şekilde paylaşılmadığı ortaya çıktı. Ekonomik eşitsizlik, sadece gelir ve servet farklarıyla sınırlı kalmayıp, eğitim, sağlık ve fırsat eşitliği gibi alanlarda da derin etkiler yaratıyor. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan krizler, savaşlar ve pandemi sonrası toparlanmalar, bu uçurumu daha da görünür kıldı.
Gelir Uçurumu ve Sosyal Adaletsizlik
Dünya Bankası ve OECD verilerine göre, gelir eşitsizliği son on yılda birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede artış gösterdi. ABD ve Çin gibi büyük ekonomilerde, en zengin yüzde 1’lik kesimin serveti, toplam milli gelirin ciddi bir bölümünü oluşturuyor. Türkiye’de de durum farklı değil; TÜİK’in son verileri, en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı payın son yıllarda arttığını ortaya koyuyor. Bu durum, orta sınıfın daralmasına ve alt gelir grubunun yoksulluk sınırında yaşamaya devam etmesine neden oluyor.
Ekonomik eşitsizlik sadece gelir farkı değil, aynı zamanda sosyal fırsatların dengesiz dağılımını da beraberinde getiriyor. Eğitim imkanlarına erişimdeki eşitsizlik, çocukların geleceğini belirliyor. Daha iyi eğitim alan çocuklar, yüksek gelirli işlere ulaşırken, yoksul ailelerin çocukları, düşük gelirli ve güvencesiz işlerle hayatını sürdürmek zorunda kalıyor. Sağlık hizmetlerine erişimdeki farklar ise, yaşam süresi ve yaşam kalitesi üzerinde doğrudan etkili oluyor.
Pandemi ve Eşitsizliğin Derinleşmesi
COVID-19 pandemisi, ekonomik eşitsizliği daha da belirgin hale getirdi. Zengin ülkeler ve bireyler, hızlı toparlanma imkanına sahip olurken, düşük gelirli ülkeler ve kesimler pandemiden ağır darbe aldı. Türkiye’de de pandemi sürecinde bazı sektörler (özellikle teknoloji ve e-ticaret) büyüme kaydederken, turizm, hizmet ve küçük işletmeler ciddi gelir kayıpları yaşadı. Sonuç olarak, zengin ile fakir arasındaki uçurum, kriz dönemlerinde daha da derinleşti.
Pandemi sonrası toparlanma sürecinde, ekonomik politikaların eşitsizliği azaltacak şekilde tasarlanmaması, bu sorunları daha da büyütüyor. Vergi politikaları, sosyal yardımlar ve eğitim yatırımları, ekonomik eşitsizliği hafifletecek araçlar olmasına rağmen, çoğu ülkede bu araçlar yetersiz kalıyor. Türkiye’de de gelir dağılımı, şehirlerarası farklar ve bölgesel eşitsizlikler ciddi boyutlarda. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirler ile Doğu ve Güneydoğu bölgeleri arasında belirgin bir gelir farkı bulunuyor.
Eşitsizliğin Ekonomik ve Toplumsal Maliyetleri
Ekonomik eşitsizlik yalnızca bireyler üzerinde değil, toplum ve ekonomi üzerinde de ciddi sonuçlar doğuruyor. Araştırmalar, gelir uçurumunun yüksek olduğu ülkelerde, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğinin zayıfladığını gösteriyor. Çünkü tüketim ve yatırım dengesi bozuluyor, orta sınıf daralıyor ve iş gücü piyasasında verimlilik düşüyor.
Sosyal açıdan ise eşitsizlik, huzursuzluğu artırıyor. Toplumsal güvenin zayıflaması, suç oranlarının yükselmesi ve politik istikrarsızlık, ekonomik eşitsizliğin doğrudan etkileri arasında yer alıyor. Türkiye’de genç nüfusun işsizlik ve düşük gelir nedeniyle geleceğe dair umutsuzluk yaşaması, uzun vadede sosyal sorunları tetikleyebilir.
Eşitsizliğe Karşı Alınacak Politikalar
Ekonomik eşitsizlikle mücadelede en etkili araçlardan biri, adil bir vergi sistemi ve sosyal transferlerdir. Zengin kesimden alınan vergilerin, düşük gelirli gruplara eğitim, sağlık ve sosyal hizmet olarak geri dönmesi, eşitsizliği azaltabilir. Ayrıca, iş gücüne ve kadın istihdamına yönelik destekler, bölgesel kalkınma projeleri ve küçük işletmelere yönelik krediler, toplumsal fırsat eşitliğini artıran politikalar arasında yer alıyor.
Eğitim ve dijital erişim yatırımları, uzun vadede eşitsizliği kırmanın en önemli yollarından biri. Türkiye’de son yıllarda dijital eğitim platformlarına yapılan yatırımlar umut verici olsa da kırsal bölgelerdeki çocukların erişim problemi hâlâ büyük bir engel oluşturuyor.
Sonuç
Ekonomik eşitsizlik, sadece bir ekonomik veri değil, aynı zamanda sosyal adaletin ve demokrasi kalitesinin göstergesi. Gelir ve servet uçurumlarının kapanmadığı bir toplumda, uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma mümkün olamıyor. Türkiye ve dünya genelinde, ekonomik büyüme ile sosyal adalet arasındaki dengeyi sağlamak, hükümetlerin ve toplumun öncelikli hedeflerinden biri olmalı. Eşitsizlikle mücadele, sadece yardım ve destek programlarıyla değil, ekonomik politikaların planlanmasında adalet ilkesinin esas alınmasıyla mümkün olabilir.
Toplumun her kesiminin geleceğe umutla bakabildiği bir ekonomi yaratmak, uzun vadede hem sosyal huzuru hem de ekonomik istikrarı garanti altına alacaktır. Ekonomik eşitsizlikle mücadele, artık sadece bir sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda stratejik bir zorunluluk olarak önümüzde duruyor.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar