El Baki İsmi
Varlığın sonu olmayan[1567]
"Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacak." [1568]
Varlığı zorunlu, vücudu zatının gereği olan Allah (cc) varlığı devamlı olması ve varlığının sonu olmaması sıfatıyla muttasıftır. O varlığının sonu olmayandır. Ebedidir, ezelidir ve varlığı nihayetsizdir.
Cennetin ebedi olması ise, onun varlığının Allah'ın dilediği müddetçe devamlı olmasıdır. Ayet-i kerimede bu husus şu şekilde ifade edilmektedir.
"Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedi kalacaklardır. Bu (nimetler) bitmez, tükenmez bir lütuftur."[1569])
Allah'ın ezeli olması, Allah'ın sıfatlarında sadece ona mahsus bir sıfat olup, varlığında hiçbir zaman yokluk olmayan demektir. Her şeyi yokluk kapladığı halde ve her şey yok olacağı halde onun zatı bakidir. O aynı zamanda/mekanı olmaksızın ezelidir. [1570]
Bu ism-i şerif varlığın devamını bildiren bir kelimedir.Varlığın devamı, önü ve sonu olmamakladır. Önü olmamak mülahazasıyla Allahu teâlâ'ya (El-Kadîm), sonu olmamak mülahazasıyla (El-Bâkî) denir. Bu ma'nâlara yakın (El-Ezelî, El-Ebedî) ism-i şerifleri de vardır. Ezel demek, geçmişte başlangıcı olmayan; ebed demek, ilerde sonu olmayan demektir. Allahu teâlâ'nın varlığı imtidâd, istimrar ve devam bakımından zaman mefhûmunun içine girmez. Çünkü zaman denilen şey: Kâinatın yaradılmış olduğu lâhzadan i'tibâren adem'e doğru akışının derecelerini gösteren bir mefhumdur. Şu halde yaradılmışlarla başlamıştır ve onlarla bitecektir. Kâinat yokken zaman da yoktu, fakat Allahu teâlâ vardı. Kâinat biter, zaman da biter, fakat Allah Bâkî'dir[1571].
Dünya Bîr Bekleme Odası Veya Bir Misafirhânedir:
Dünyâyı bir misafirhaneye benzetmişlerdir, ne doğru temsil. Yolcu oraya gelir, birkaç gün eğlenir, sonra, bırakır gider. Bu misafirhaneye binlerce asırdan beri kimler geldi, gitti, nasıl memleketler, ne muazzam medeniyetler kurdular, şimdi ise, onların yerlerinde yeller esiyor.
İnsan ve dünyâ yüzündeki her şey böyledir. Dünyâya gelir, hayat safhaları, bebeklik, çocukluk, yiğitlik, kocalık, birbirini sürükler, çeker, vakti gelir ukbâya göçer gider. Dünyâda işlediklerini orada görür. Dünyânın, âhiretin tarlası olduğunu, dünyâda anlamamışsa âhirette anlar. Burada ne ektiyse orada onu toplar. Hayırsa mükâfat, şerse mücâzat görür. Bu haller arkadan gelenlerde de devam eder. Büyük bir geçit resmi gibi herkes sırasıyla gelir geçer. Dünyâ kimseye kalmaz; dünyanın kendisi de kalmaz. Her şey fânidir. Bakî Allah'tır ancak. [1572]
Kula Gereken Şey:
Bu geçici hayâta aldanıp kıymetli ömrünü boşuna telef etmemek, dünyâya niçin geldiğini öğrenip, Allah'ın rızâsını kazanmak üzere hayâtından faydalanmak, hâline ve mevkiine göre Allah'ın kullarına lütuf ile, hilm ile, adaletle muamele yapmak, fânî hayatla bakî hayat kazanmaktır. [1573]
Fânî Hayatla Bakî Hayat Nasıl Kazanılır?
İnsanların yorgunluklarından yalnız dünyâda faydalanmakla kalmayıp, bu çalışmalarının mahsulünü ebediyete kadar toplamak için, o işleri ebedîleştirmek, üzerlerine birer-(ebedîdir) damgası vurdurmak, iktizâ eder. Böyle damga ile damgalanan ameller, beka ile muttasıf olur. Her şey çürüyüp bittiği zaman bunlar bitmez. İnsanın yaptığı işler içinde, ebedî damgası alabilecek olan, kendisiyle Allah'ın rızâsı istenmiş olanlardır. Mâadası fânidir. Meselâ, bir doktor, bir mimar, hastalık olmayan, inşaat yapılmayan bir âleme göçtükleri zaman, onların ilmini arayıp soran olmaz; bedenleri gibi ilimleri de söner gider. Fakat dünyâdayken o ilimleriyle Allah rızâsı için bir iş yapmışlarsa işte o, ebedîdir ve ondan faydalanacaklardır. [1574]
[1567] Prof. İzzeddin Cemel, El-Esmaü’l-Hüsna, Ravza Yayınları: 348. Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 256.
[1568] Rahman: 55/27
[1569] Hûd: 11/108
[1570] Prof. İzzeddin Cemel, El-Esmaü’l-Hüsna, Ravza Yayınları: 348-349.
[1571] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 256.
[1572] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 257.
[1573] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 257.
[1574] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 258.