Emlak Yöneticim

El Halim İsmi

El Halim İsmi

Acele ve kızgınlıkla muamele etmeyen,[883] hilmi çok. [884]

"Halîm", nefsi, tabii kızgınlığın sevk ve heyecanından geri tutmak, nefsi engellemek manasındadır.

Cenab-ı Hak, yavaş ve yumuşak hareket eder. Allah nimetlerini ve lütfunu günahları sebebiyle kul­larından esirgemez. O, kendisine itaat edenleri rızıklandırdığı gibi günahkârları da rızıklandırır. Allah ce­za vermekte aceleci değildir.

"Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden ce­zalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bı­rakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler." [885]

Allah bir şeyin kaçmasından korkmuyor ki acele etsin. Zira Cenab-ı Hak:

"Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve ye­rin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yeti­yorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilir­siniz." [886] buyurmaktadır.

Resulullah bu sıfatla şöyle dua buyurmaktadır:

"Kendisinden başka ilah olmayan halim, kerim olan Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Arşın sa­hibi olan Allah yücedir, bütün hamd alemlerin Rabbi olan Allah'adır."

Acele ile muamele etmeyen Allah (c.c.) günah­kârlara mühlet verir. Eğer tevbe ederlerse onların tevbesini kabul eder. Eğer günahlarında ısrar eder­lerse cezayı tehir eder. Çünkü kul Allah'ın mülkiye­tinden çıkamaz.

Onun için şöyle dua ederiz:

"Ey günahkârları koruyan, ey korunanları koru­yan, ey salihleri salih yapan, eğer beni korursan korunmuş olurum. Eğer beni ihmal edersen, terkedilmiş olurum. Alnım yed-i kudretindedir. Ey kalpleri çeviren kalbimi dinin üzerine sabit kıl!"

"El-Halim", Kur'ân-ı Kerim'de "gafurun halimûn", "ve huve alimûn halim", "ve huve ganiyyün halim", "ve hüve Tealâ zekûrun halim" şeklinde geçmektedir. [887]

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafurdur (çok bağışlayandır), halimdir (cezada aceleci değildir)." [888]

Allah Teâlâ, günah ve isyankarlıklarının çokluğuna rağmen yaratıklarına gizli ve açık bol bol  nimetler verir ve  suçluları cezalandırmada acele etmez, sabırlı davranır.

Onlara, tevbe etmeleri için hoş muamele eder, hatalarından dönmeleri için mühlet verir. [889]

O, kafirleri ve günahkarları kuşatan kamil bir hilme sahiptir. Onlara mühlet verir ve tevbe etmeleri için kendilerini cezalandırmada acele etmez. O, isteseydi onları günah işler işlemez hemen cezalandırabilirdi. Çünkü işlenen günahlar, hemen arkasından acil ve çeşitli cezaları gerektirir. Fakat Allah'ın hilmi onlara mühlet verilmesini gerekli kılar. [890]

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur:

"Şayet Allah, insanları yaptıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak o, onları belirlenen bir müddete kadar erteliyor." [891]

"Şayet Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler." [892]

(Hilm) suçluların cezasını vermeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkında yumuşak davranmak ve ceza­larını geriye bırakmaktır. Suçluyu cezalandırmağa iktidarı ol­mayan âcize halîm denmez. Halîm, kudreti yetişecek, fakat bir hikmete binâen yapmıyacak...

Allahu teâlâ, halimdir. Her günah işliyeni hemen muaheze edivermez. Hışm ve gadapta isti'cal göstermez. Niceleri vardır ki, önüne gelene fenalık eder. Allah'ın kullarına ezâ ve cefâ eder dururlar da, başları bile ağrımaz. Bunların böyle kaldığı­na bakıp ta yaptıklarının yanlarına kalacağını zannetmemelidir. Allahu teâlâ Habîrdir, onların yaptıklarından gafil değil­dir ve haksızlığı da sevmez, hakkı yerine getirir. Fakat Halîm'dir, mühlet verir.'Bu mühlet içinde yaptıklarına neda­metle tevbe edenleri afv ve mağfiret buyurur, fakat ısrar eden­ler hakkında hüküm Allah'ın iradesine kalmıştır. Dilerse affe­der, dilerse ukubet yapar. Bir ismi de Adl'dir. (Allah imhâl eder amma, ihmâl etmez.) sözünün ma'nâsı da budur.

Bu ism-i şerifte bizim için büyük bir nefha-i teselli var. İsyansız günümüz, hattâ saatimiz geçmiyor. Buna karşı eğer Allahu teâlâ sert davransaydı, her isyan edeni hemen helak ediverseydi, dünya yüzünde kimse kalmazdı. Allah'ın bu suretle mühlet vermesi de büyüklüğünün şanı ve kullar için büyük ni'mettir. [893]

 Bizlere Yaraşan Şey:

 Bu ni'metten faydalanmalıyız, yoksa bu hilme mağrur olup ta kötülükte ısrar etmemeliyiz, muamelâtımızda mülâyemetle hareket edenleri Allah sever. Binâenaleyh Allah rızâsı için sert ve kaba muameleden mümkün olduğu kadar sakınma­lıyız. Hele umumî işlerde mülâyemet pek ma'kul bir hareket­tir. Peygamberimiz'in dâima mülâyemetle muamele buyurdu­ğunu hiç unutmamalıyız. [894]

 

[883] Prof. İzzeddin Cemel, El-Esmaü’l-Hüsna, Ravza Yayınları:203.

[884] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 99.

[885] Nahl: 16/61

[886] Râhmân: 55/33

[887] Prof. İzzeddin Cemel, El-Esmaü’l-Hüsna, Ravza Yayınları: 203-205.

[888] Bakara: 2/235

[889] Tefsiru's-Sa'dî, V/630

[890] Şerhu'n-Nuniyye, II/86

[891] Fatır: 35/45

[892] Nahl: 16/61 Said el-Kahtani, Kur’an Ve Sünnette Esma-i Hüsna Şerhi, Uysal Kitabevi: 98-99.

[893] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 99-100.

[894] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 100-101.