El Muzil İsmi
Alçaltan, zillet veren,[813] zillete düşüren, hor ve hakîr eden. [814]
Yine bu iki sıfatı daha iyi anlayabilmek için birbirine zıt bu iki ismi birlikte inceleyeceğiz.
"De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin." [815]
Muizz; sözlükte değerli ve şerefli olmak, güçlü, yenilmez, şeref ve güç manasına gelen "izzet ve izz" kökünden gelmiştir.
Muzill, izzetin zıddı olup zillet ve alçaklık olan zillet kökünden gelmekte olup zillet veren demektir.
Allah Tealâ, itaat edenlere itaatları karşılığı izzet ve şeref verir. Dostlarını koruyarak onları yüceltir. Sonra onları rahmeti ile mağfiret eder. Sonra onları hürmet evine nakleder ve onlara zatını ve cemalini göstererek ödüllendirir.
Allah (c.c.) dilediğini mal sahibi ve izzet sahibi kılar. Günah işleyerek asi olan günahkârları da zelil eder. Cenab-ı Hak, düşmanlarını kendisini tanımaktan mahrum bırakmakla, onları haramlarıyla başbaşa bırakarak, sonra da onları dar-ı ukbaya o şekilde naklederek, onları rahmetinden terk ederek ve lanetiyle mukabelede bulunarak zelil eder.
Allah Tealâ'nın hor ve hakir ettiğini, kimse şerefli ve aziz kılamaz. İzzet ve şerefe ulaştırdığını da bütün insanlar bir araya gelse zelil edemez.
Kim Allah'a itaat eder ve günahlardan kaçınırsa Allah onu yüceltir. İtaati devam ettiği müddetçe bu şeref onunla devam eder. Günaha daldığında ise Allah onu hor, hakir ve zelil kılar. O halde bir insan Allah'ın verdiği şerefle nasıl asi olabilir? Hayır bu mümkün değildir. Allah bundan dolayıdır ki izzeti taata bağlamıştır. İzzet, taat, nür ve perdenin kaldırılmasıdır.
Hak Tealâ, zilleti masiyyete bağlamıştır. Zillet, masiyyet zulüm, Cenab-ı Hak'la kişi arasına perde indirmedir. [816]
İzzetin zıddı zillettir, izzet kelimesinde şeref ve haysiyet, zillet kelimesinde alçaklık mâ'nâsı vardır. Bunlar hep, Allahu teâlâ'nın mahlûkâtı üzerindeki tasarrufları cümlesindendir. Allah istediği kuluna izzet verir, o kul haysiyet ve vekar sahibi olur. Yalancılığa, samimiyetsizliğe tenezzül etmez. Evet o da bir insandır. Yemek, içmek, hayâtın her türlü zevklerinden faydalanmak ister, fakat onları hep doğru ve meşru yollardan temin etmeğe çalışır. Çünkü Allah, insanların arzu ettikleri zevklerin hepsi için kendi rızâsı ve müsâadesi içinde yollar göstermiştir. Kul, o yollardan başka türlüsüne, ölür de yine gitmez, çünkü izzet-i nefsi buna mânidir.
İzzet, kibirden başkadır, bunları biribirine karıştırmamalı. İzzet, bir insanın kendi haysiyetini tanıması ve onu fâni ni'metler için Allah'ın razı olmıyacağı yollara saparak hakarete düşürmeyip kıymetli tutmasıdır. Kibir ise, insanın kendisini bilmemesi ve onu hakikî mevkiinin üstünde tutmasıdır. İzzet, Allah'ın verdiği bir şeref, bir irfandır. Fakat kibir bir maskaralık olduğundan, Müslümanlar için haramdır. Kibir, maskaralıktır diyoruz. Evet, çünkü azıcık fikir sahibi olan bir insan; yerin, göğün büyüklüğünü düşününce, üzerinde barındığımız koca dünyânın âlem içinde bir zerreden fazla olmadığını anlar. Halbuki insan da o arzın üzerinde bir zerre kalıyor. Şu halde yere, göğe karşı bile büyüklenmek haddi değilken, onları yaratan Hâlık'a karşı kibir taslamağa kalkması, ne büyük cehalet ve ne hazin bir maskaralıktır!
İnsanlar içinde itibarsız, haysiyetsiz, zillet içinde yaşayanlar da vardır. Bunların gönülleri dünya hırsı ile yanıp tutuşmaktadır. Cimrilikleri yüzünden kendilerinden hayır gelmez. Bunların şiarı, dünya menfaati için nefsini alçaltmak, yârın Hak'kın huzurunda yüzlerini kara çıkaracak çirkinliklere tenezzül etmektir. Hele iki günlük azığı bulunan bir Müslümanın dilenmesi, şunum yok, bunum yok diye önüne geleni rahatsız etmesi, zilletin en bariz örneklerindendir ve haramdır. Hakikî bir Müslüman fâni ni'metlere düşkünlük yüzünden Allah'tan başkasına zillet göstermez ve tapınmaz. [817]
Kula Gereken Şey:
Zillet ve hakaretten kurtulmak, şerefli, haysiyetli ve kuvvetli olmak istiyen bir kul bilmelidir ki, her türlü izzet ancak. Allah'ındır ve Allah'ın emrindedir. Bunun için izzet isteyenler, şuna buna taparak kendilerini zelil etmemeli, hepsini geçip Allah'a yükselmeli ve ancak Ondan istemelidir.
Bilindiği gibi her inkılâpta mühim değişiklikler olur. Bu arada birçok insanlar yukarıdan aşağıya düşer. Aşağıda görülen birçok insanlar da yüksek mevki'lere çıkar. En büyük inkılâp ise âhiret inkılâbıdır. Bu gün fakir ve zelil gibi görülenleri Allah yarın kuvvetlendirip büyük büyük izzetlere erdirir. Zengin ve kavi sanılanları da zelil ve perişan eder. Mes'ul olmayız zannedenleri mes'ul eder. Uykudakileri uyandırır, ölüleri diriltir, Resulüne vâdettiklerini yerine getirir. O her şeye kadirdir. [818]
[813] Prof. İzzeddin Cemel, El-Esmaü’l-Hüsna, Ravza Yayınları: 190.
[814] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 84.
[815] Al-i İmrân: 3/26
[816] Prof. İzzeddin Cemel, El-Esmaü’l-Hüsna, Ravza Yayınları: 190-191.
[817] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 84-85.
[818] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 85-86.