Haksız Rekabet
TTK'nın 54. maddesinde, “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlanmış ve hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.
HAKSIZ REKABET KAVRAMI
Sanayi devrimi ile gelişen ekonomilerde firmaların benzer mal veya ürünleri üretmeye başlamaları ile üreticiler ve/veya satıcılar arasında pazarlama, paketleme gibi ticari faaliyetlerde sorunlar ve mağduriyetler ortaya çıkmaya başlamıştır. Serbest piyasa ekonomilerinin benimsendiği ülkelerde devlet, bahsedilen sorunları ve mağduriyetleri önlemek amacıyla hukuki müdahalelerde bulunmak zorunda kalmıştır.
Ülkemizde haksız rekabet ilk olarak 1956 tarihli Türk Ticaret Kanunu kapsamına alınmış ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Haksız rekabet yeni bir anlayış ve sistem içerisinde 148/ 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54-63 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Haksız rekabetin tanımı hem teorik açıdan hem uygulama açısından önemlidir. Haksız rekabet halleri sınırlı sayı prensibine göre belirlenmediği için, başka fiillerin de haksız rekabet sayılabileceği tanımın önemini arttırmaktadır.
Haksız rekabetin tanımı konusunda görüş birliği yoktur. Şüphesiz bu durum, tanımda amaçlanan herhangi bir ifade şeklinden ziyade, meşru ve gayrimeşru rekabet şekilleri arasındaki hukuki farkların tespitindeki zorluktan kaynaklanmaktadır.
Haksız rekabet, TTK’nın 54. maddesinde, “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlanmış ve hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.
Daha yalın bir anlatımla haksız rekabet; iktisadi rekabetin, dürüstlük kurallarına aykırı olan davranış ve başkaca suretlerle her türlü kötüye kullanılması olarak tanımlanabilir.6102 sayılı TTK’nın haksız rekabeti tanımlayan 54. maddesi ile haksız kabul edilen fiillerin listesinden oluşan 55. maddesi, 1986 tarihli İsviçre Haksız Rekabete Karşı Kanunu’ndan tercüme yoluyla alınmıştır. 6102 sayılı TTK’nın haksız rekabete ilişkin bu iki maddesinde, eski Türk Ticaret Kanunu’ndaki düzenlemelere nazaran önemli değişiklikler yapılmasına karşın; 6102 sayılı TTK ile getirilen yeni düzenlemeler, sayı ve sistematik bakımından eski Türk Ticaret Kanunu’nun devamı niteliğindedir.
Unsurları
Haksız rekabetin unsurları, ekonomik rekabetin varlığı ve dürüstlük kurallarına aykırılık şeklinde sayılabilir.
Rekabet ilişkisi (Ekonomik rekabetin varlığı)
Haksız rekabetin varlığı için aranan ilk unsur, ekonomik rekabet etme haklarının var olmasıdır. Ekonomik rekabetten söz edebilmek için serbest piyasa ekonomisinin var olması gerekir. Diğer bir ifadeyle ekonomik etkinliğin4 yani serbestçe gelir temin etme amacı güden işlerin var olmasıdır. Ekonomik rekabetten anlaşılması gereken ise, kişilerin piyasada serbestçe ticari ve ekonomik faaliyette bulunabilmesidir
Dürüstlük kurallarına aykırılık
TTK m. 54/I’e göre, haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacı bütün katılanların menfaatine, dürüstve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Bununla birlikte diğer haklar gibi rekabet hakkı da sınırsız değildir. Kişiler rekabet hakkını kullanırken bir takım kurallara uymak zorundadır. Bu kurallardan biri olan dürüstlük ve güven kuralı Medeni Kanun’un 2. maddesindeki “Dürüstlük” kuralından gelmektedir
Bu hükmün uygulanabilmesi için taraflar arasında mevcut olan borç ilişkisine dayalı özel bir bağın varlığının aranması gerektiği görüşü geçerliliğini kaybetmiştir
Haksız rekabet davası açabilmenin koşulları
Haksız rekabet davası açılabilmesi için iki koşul aranmaktadır. TTK’nın 56. maddesinde haksız fiil için bir zararın ve zarar tehlikesinin varlığının gerektiği öngörülmüştür. Haksız rekabetin varlığının bir koşulu olarak Yargıtay illiyet bağının bulunmasını da aramaktadır.
Bir zararın veya zarar tehlikesinin varlığı
Haksız rekabet davası açılabilmesinin ilk koşulu, bir zararın veya zarar tehlikesinin varlığıdır. TTK m. 56/I’de rakiplerin uğrayacağı zararlar ya da zarar tehlikesi şu şekilde sayılmıştır: “…müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri…” Bu maddeden anlaşılacağı üzere sayılan menfaatleri zarar gören ya da zarar tehlikesi ile karşılaşması durumunda haksız rekabetten söz edilir.
İlliyet bağı
Yargıtay’ın kararına göre, haksız rekabet davası açabilmek için uygun illiyet bağı aranmaktadır.5 İlliyet bağının varlığı fiilin hangi zarara neden olduğunun tespiti açısından önemlidir .Bir kimse sadece hukuka aykırı bir fiil dolayısıyla meydana getirdiği zararı tanzim etmekle yükümlüdür.