Emlak Yöneticim

İslam Hukukunda Para Vakıfları

İslam Hukukunda Para Vakıfları

İslam Hukukunda Para Vakıfları

     Para vakfı, kuruluş sermayesinin bir kısmı veya tamamı nakit paradan oluşan vakıftır. Para vakıflarında vakfa konu olan ana sermaye olduğu gibi korunmakta, para çeşitli şekillerde işletilerek gelir elde edilmekte ve bu gelir vakfiyede öngörülen hizmetlerin finansmanında kullanılmaktadır. Osmanlı mali piyasası 15. Yüzyılda mevcut yöntemlere alternatif, yeni bir finansman yöntemiyle tanışmıştır. Hem ihtiyaç duyduğu parayı girişimciye sağlamak hem de bu işlemden elde ettiği geliri hayra harcamak amacıyla Osmanlı İmparatorluğu tabiatında ortaya çıkan para vakıfları, finans çevreleri tarafından kabul görmekle birlikte, faiz eksenli tartışmaları da beraberinde getirmiş, ancak hukuki dayanaklarla devlet tarafından desteklenince, Osmanlı topraklarındaki varlığını yüzyıllar boyunca sürdürmüştür. 

     Osmanlı döneminde eğitim, bayındırlık, sağlık hizmetleri ile dinî ve hayrî hizmetlerin büyük ekseriyeti para vakıfları tarafından finanse edilmiştir. Yolculara yardım etmek, esirleri azat etmek, mektep çocuklarını gezdirmek, hayvanlar için yiyecek ve barınak bulmak; sel, yangın, deprem, hastalık, gibi doğal afet durumlarında insanların zaruri ihtiyaçlarını gidermek, acizleri doyurup giydirmek, tedaviye muhtaç insan ve hayvanları tedavi ettirmek, iş kuracaklara sermaye bulmak, fakirlik, borçluluk nedeniyle borçtan mahkum olanların borcunu ödemek; kimsesizlerin veya ihtiyaç sahiplerinin cenazelerinin kaldırılması, evlenme çağına gelmiş gençlerin ev ihtiyaçları ve düğün masraflarının karşılanması suretiyle evlenmelerinin sağlanması gibi toplumsal hizmetler, vakıflar tarafından gerçekleştirilmiştir. Ayrıca dinî ve kültürel faaliyetler, mahalle mekteplerinden en yüksek eğitim kurumlarına kadar eğitim ve öğretim hizmetleri; halkın ruh ve beden sağlığını ilgilendiren sağlık hizmetleri; ihtiyaç sahibi kimselerin yeme, içme, barınma ihtiyaçlarının yanında maddi finansman ihtiyaçlarının karşılanması gibi sosyal yardım ve sosyal güvenlik hizmetleri için de vakıflar kurulmuş ve kurulan bu müesseseler Osmanlı döneminde son derece önemli hizmetler vererek devlete ekonomik katkıda bulunarak asırlar boyu hizmet vermişlerdir. 

     Osmanlı öncesi dönemlerde para vakıflarıyla ilgili bazı tartışmalar ve uygulamalar görülmekle birlikte genel kanaat bu müesseselerin Osmanlıya özgü olduğu yönündedir. Para vakıflarının Osmanlılardan önce uygulandığına dair bilinen bir örnek bulunmamaktadır. Ancak Rumelinin fethinden beri uygulandığına dair bilgiler mevcuttur. Bazı kaynaklarda, II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet’in saltanat zamanlarında tesis edilmiş para vakıflarına rastlanılmaktadır. Bunlar içinde en eski tarihli olanı ise, 1423 yılında kurulan Hacı Muslihiddin bin Halil Vakfı’dır. İstanbul Tahrir Defterleri’nde kayıtlı en eski tarihli para vakfına 1456 yılında rastlanılmıştır. 18. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yaklaşık 20.000 vakıf varken, Cumhuriyet’e miras kalanların sayısı 5859’e düşmüştür.

    Osmanlı finans dünyası 15. yüzyılda, yeni bir finansman yöntemiyle tanışmıştır. Hem ihtiyaç duyduğu nakdi girişimciye sağlamak hem de bu işlemden elde ettiği geliri hayra harcamak amacıyla Osmanlı İmparatorluğu tabiatında ortaya çıkan para vakıfları, faiz eksenli tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu sebeple Osmanlı İmparatorluğunda para vakıflarının kurulması ve yaygınlaşması sıkıntılı olmuştur. 

     Para vakfı ile ilgili teorik tartışmalar mezheplerin teşekkül ettiği tarihlere kadar gider. Bununla birlikte para vakfının en geniş şekilde uygulanması ve yaygınlaşması Osmanlılar zamanında olmuştur. Osmanlı Devleti’nde 16. Yüzyıldan itibaren para vakıfları hızla artmış, Osmanlı döneminde ulema, kazasker ve şeyhülislamın bir kısmı nakit para vakıflarının caiz olmadığını savunurken, bir kısmı ise, caiz olduğunu savunmuş, bu görüşlerini desteklemek için çeşitli eserler yazmışlardır. Bu tartışmanın en ünlü şahıslarından olan Kanuni dönemi Şeyhülislamı Ebussuud Efendi ile âlim Sofyalı Bali Efendi, para vakıflarının caiz olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir. Para vakıfları Şeyhülislam Ebussuud Efendi döneminde altın devrini yaşamıştır. Ancak 1528’de Şeyhülislam olan Çivicizade ve kendisiyle aynı görüşü savunan İmam Birgivi ise, nakit para vakfının caiz olmadığı yönünde görüş bildirmişlerdir. Bu dönemde para vakıfları sayısında önemli azalmalar olmuştur. Daha önce para vakıflarına herhangi bir müdahalenin yapıldığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Çivizade’nin vefatından sonra ise, konu padişahın emriyle incelenmiş ve dönemin ilim adamlarının ortak görüş bildirmeleri üzerine bu yasak kaldırılmıştır.