İslamiyet Öncesi Hukuk
İslamiyet Öncesi Hukuk
İslamiyet öncesi dönemde, Arap Yarımadası’nda hukuk sistemi kabile düzenine dayalıydı. Bu dönemde yazılı hukuk kurallarından ziyade, gelenekler ve sözlü kurallar toplumsal düzeni sağlıyordu. Arap toplumunda insanlar kabileler hâlinde yaşıyor ve her kabilenin kendi içindeki örf ve adetleri hukuk sistemi olarak kabul ediliyordu. Bu sisteme "örfi hukuk" denilmekteydi.
Kabileler arası anlaşmazlıklar genellikle kan davaları veya misillemelerle çözülürdü. Bu süreçte "kısas" uygulaması yaygındı, yani suça eşit bir ceza verilirdi. Adalet anlayışı, genellikle güç ve nüfuz sahibi bireylerin kararlarına dayanırdı. Güçlü olan tarafın üstünlüğü kabul edilir, zayıf olanların hakları çoğunlukla gözetilmezdi.
Toplumda ticaretin yaygınlaşmasıyla birlikte, ticari ilişkileri düzenlemek için bazı kurallar gelişmişti. Ancak bu kurallar, ekonomik ilişkilerde çoğunlukla güçlü tüccarların lehine işlemiş ve adaletsizliklere yol açmıştır. Kadınlar ve köleler hukuki açıdan eşit haklara sahip değildi ve sosyal statüleri zayıftı.
İslamiyet’in gelişiyle birlikte, Arap toplumundaki bu düzensiz ve adaletsiz hukuk anlayışı yerini ilahi temellere dayanan İslam hukukuna bırakmıştır. İslam hukuku, insanların haklarını koruma, adaleti tesis etme ve toplumsal düzeni sağlama amacını taşır. Bu nedenle, İslamiyet öncesi hukuk sistemi, İslamiyet sonrası dönemde büyük bir dönüşüm geçirmiştir.