Emlak Yöneticim

Kadın Hakları ve Medeni Hukuk: Eşitliği Gerçekten Yaşatmak

Kadın Hakları ve Medeni Hukuk: Eşitliği Gerçekten Yaşatmak

Kadın olmak; zaman zaman görülmemek, duyulmamak, yok sayılmak demek. Oysa kadınlar toplumun yarısıdır. Her alanda emeği, sevgisi, üretimi ve katkısı vardır. Kadın hakları, bir ayrıcalık değil; insan olmanın en doğal hakkıdır. İşte bu hakların korunması, sadece toplumun vicdanına değil, aynı zamanda hukuka da emanet edilmiştir. Medeni hukuk, özellikle kadınların özel hayatlarını doğrudan etkileyen alanlarda önemli güvenceler sunar.

Türkiye'de 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile birlikte kadınlar birçok temel hakka kavuşmuştur. Bu haklar arasında resmi nikah zorunluluğu, tek eşlilik, boşanma hakkı, mirasta eşitlik ve velayet düzenlemeleri yer almaktadır. Bu kazanımlar, dönemin şartları göz önüne alındığında devrim niteliğindedir. Ancak sadece kağıt üzerinde yer alması, bu hakların gerçekten yaşandığı anlamına gelmemektedir.

Bugün hâlâ birçok kadın, evliliği boyunca ekonomik özgürlükten yoksun bir hayat sürmektedir. Boşandığında ise yıllarca evde verdiği emeğin karşılığı olan mal paylaşımına ulaşmakta zorluk yaşar. Oysa 2002 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu'na göre, evlilik süresince edinilen mallar eşler arasında eşit şekilde paylaşılmalıdır. Ne var ki uygulamada, kadınlar bu hakkı çoğu zaman bilmiyor, ya da biliyor ama savunacak imkâna sahip olmuyor. 

Boşanma sonrası verilen nafaka da tartışma konusudur. Bazıları bu hakkın kötüye kullanıldığını savunsa da gerçek şu ki, birçok kadın için nafaka, hayata tutunmanın tek yoludur. Kadınların ekonomik anlamda güçlendirmediği bir toplumda, bu tür hukuki düzenlemeler birer can simididir.

Medeni hukukta yazanlar kadar, insanların zihninde ve toplumun vicdanında yer eden ''eşitlik'' duygusu da önemlidir. Çünkü kadın hakları, sadece hukuk kitaplarında yazılı bir madde değil; bir annenin, bir kız çocuğunun, bir eşin hayattaki güvencesidir.

Sonuç olarak, medeni hukuk kadınlara önemli haklar tanır. Ancak bu hakların yaşanabilir olması için toplumun bilinçlenmesi, kadınların desteklenmesi ve adalet sisteminin hızlı ve etkili işlemesi gerekir. Kadınlar güçlüdür; yeter ki haklarıyla birlikte ayakta durabilecekleri bir sistem olsun.