Emlak Yöneticim

SMA HASTALIĞI

SMA HASTALIĞI

SMA HASTALIĞI  

SMA, yani Spinal Müsküler Atrofi, genetik bir kas hastalığı. Aslında duyduğumuzda biraz karmaşık gibi geliyor ama temelde vücudumuzun hareket etmesini sağlayan kasların zayıflamasına yol açan bir durum. SMA'nın en önemli özelliği, kasları kontrol eden sinir hücrelerinin düzgün çalışmaması. Bu yüzden hastalık ilerledikçe kaslar zayıflıyor ve günlük hareketler zorlaşıyor. 

SMA, dört farklı tipte karşımıza çıkabiliyor. En ağır olanı Tip 1, genelde bebeklikte ortaya çıkıyor. Bebekler başlarını tutmakta zorlanıyor, emme ve yutma refleksleri zayıf oluyor. Daha hafif olan Tip 2, çocukluk döneminde görülüyor ve bu çocuklar oturabiliyor ama yürüyemiyor. Tip 3 ve Tip 4 ise daha geç yaşlarda ortaya çıkıyor ve genellikle daha hafif seyrediyor.

Sma hastalığında genetik bir durum söz konusudur. Bu da demek oluyor ki SMA, anne ve babadan geçen genetik bir bozukluktan kaynaklanıyor. Ancak taşıyıcı olup olmadığınızı bilmek her zaman kolay değil. Bu yüzden aile planlaması yaparken genetik test yaptırmak önemli bir adım. 

Peki SMA hastaları nasıl bir hayat yaşıyor? 

Bu tamamen hastalığın tipi ve tedaviye erişimle alakalı. Günümüzde SMA için geliştirilen bazı ilaçlar var. Özellikle erken teşhisle tedaviye başlandığında kas kaybını yavaşlatmak ya da durdurmak mümkün olabiliyor. Fizik tedavi, solunum desteği ve beslenme planları da hastaların yaşam kalitesini artırmada büyük rol oynuyor. 

Ama SMA sadece bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda toplumsal bir konu. Çünkü tedaviler çok pahalı ve bu durum pek çok aile için büyük bir yük. SMA farkındalık kampanyaları bu yüzden önemli. Herkesin bu hastalığı tanıması, farkında olması ve destek vermesi gerekiyor. Öncelikle devletin bu konuda hastalık sahibi ailelere destekte bulunması gerekiyor. Çünkü tedavi için yeterli ücreti toplayamayan ailelerin çocukları sadece hastalıktan değil, tedavinin zamanında yapılamamasından dolayı vefat ediyorlar.  

SMA, zorlu bir hastalık ama tedaviyle ve doğru destekle yaşam daha kolay hale gelebiliyor. En önemlisi, bu hastalığı yaşayan bireylerin ve ailelerinin yalnız olmadığını hissetmesi. Çünkü bu mücadelede birlikte olmak, hem duygusal hem de pratik anlamda çok değerli.