Sol Görüşle Devlet Yönetimi
Devlet dediğimiz şey aslında insanların ortak yaşamını düzenleyen, kuralları koyan ve uygulayan büyük bir yapıdır. Ama bu yapının nasıl işleyeceği, kimlerin söz sahibi olacağı, kimin için çalışacağı gibi meseleler tarih boyunca hep tartışma konusu olmuştur. İşte burada devreye ideolojiler girer. Sol görüş de bunlardan biridir ve devletin nasıl olması gerektiğine dair oldukça net ve insancıl fikirler sunar.
Sol görüş deyince çoğu insanın aklına hemen eşitlik, adalet, emek gibi kavramlar gelir. Çünkü solculuk temelde, toplumda ezilen, sömürülen, yok sayılan kesimlerin haklarını savunur. Devletin görevinin sadece güçlüleri korumak değil, özellikle dezavantajlı kesimleri desteklemek olduğunu söyler. Yani devlet, zenginin değil, halkın devleti olmalıdır der sol görüş.
Mesela sağlık ve eğitim. Sol anlayışa göre bunlar birer ticari hizmet değil, herkesin hakkıdır. Bir çocuk zengin bir ailenin çocuğu diye en iyi okullarda okuyup en iyi hastanelerde tedavi görmemeli. Aynı şekilde, yoksul bir ailenin çocuğu da sırf parası yok diye niteliksiz eğitimle yetinmek zorunda kalmamalı. Devlet, bu alanlarda herkese eşit hizmet sunmalı. Çünkü fırsat eşitliği olmadan gerçek adalet olmaz.
Sol görüşün en çok önem verdiği konulardan biri de emek. Bir ülke üretiyorsa, bunu emekçiler sayesinde yapar. Ama ne yazık ki çoğu zaman emeğin karşılığı verilmez. Asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar, yıllarca çalışıp emekli olamayanlar, iş cinayetlerinde hayatını kaybedenler… Bunlar adil bir sistemin olmadığını gösterir. Solcu bir yönetim, işçinin hakkını koruyan yasalar çıkarır, sendikaları destekler, taşeron sistemi gibi güvencesiz çalışma modellerine karşı çıkar.
Bir de vergi meselesi var. Sol görüş der ki, zengin daha çok kazandığı için daha çok vergi vermeli. Ama uygulamada genelde tam tersi olur. Büyük şirketler vergi kaçırırken, halktan alınan dolaylı vergilerle bütçe doldurulmaya çalışılır. Bu da gelir dağılımını daha da bozar. Sol bir devlet, adaletli bir vergi sistemi kurarak zenginden alıp yoksula aktarır. Yani sosyal adaleti gözetir.
Tabii ki sol görüşlü bir devlet, sadece ekonomik değil, siyasi olarak da halkın katılımını önemser. Herkesin fikirlerini özgürce söyleyebildiği, örgütlenebildiği, karar alma süreçlerine katılabildiği bir yapı kurmak ister. Demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir. Gerçek demokrasi, halkın her alanda söz sahibi olmasıyla olur.
Sonuç olarak, sol görüş devlet yönetiminde insanı merkeze alır. Kar amacı değil, toplum yararı ön plandadır. Zengin daha zengin olsun diye değil, herkes insanca yaşasın diye uğraşır. Adalet, eşitlik, dayanışma gibi değerleri hayatın her alanına yaymaya çalışır. Elbette kusursuz bir sistem yoktur ama solcu bir anlayış, en azından kimseyi arkada bırakmamaya gayret eder. Ve belki de bu yüzden hâlâ milyonlarca insan için umut demektir.