Türkiye’nin Adalet Sistemi
Adalet deyince aklımıza genelde mahkemeler, hakimler, savcılar gelir ama aslında adalet dediğimiz şey, hayatın her alanında kendini gösteren bir kavram. Türkiye’de adalet sistemi dediğimizde ise, insanların haklarını aradığı, sorunlarını çözdüğü ve devletin vatandaşla olan ilişkilerini düzenleyen çok önemli bir yapıdan bahsediyoruz.
Şimdi şöyle düşün: Diyelim ki komşunla bir sınır tartışması yaşadın. Ya da bir iş yerinde haksız yere işten çıkarıldın. Belki de bir trafik kazasına karıştın ve haklı olduğunu düşünüyorsun. İşte bu gibi durumlarda devreye giren kurum adalet sistemi oluyor. Türkiye’de bu sistemi ayakta tutan en temel kurumlar ise mahkemeler, savcılıklar ve elbette avukatlar.
Peki bu sistem nasıl çalışıyor? Türkiye’de adalet sistemi, yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç temel güçten biri olan yargı tarafından yürütülüyor. Bu gücün en başında Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay gibi yüksek yargı organları var. Her biri farklı görevlerde bulunuyor. Mesela Yargıtay, ceza ve hukuk davalarında son sözü söyleyen kurum. Danıştay ise daha çok idari davalarla ilgileniyor.
Ama bu işin bir de halkla daha doğrudan teması olan kısmı var. İl ve ilçelerde yer alan adliyeler, asliye hukuk mahkemeleri, ceza mahkemeleri, aile mahkemeleri gibi çeşitli mahkemeler insanların davalarını çözmek için çalışıyor. Diyelim ki bir boşanma davası açacaksın, bunun için Aile Mahkemesi’ne gidiyorsun. Ya da bir alacak verecek meselesi oldu, o zaman Asliye Hukuk Mahkemesi devreye giriyor.
Son zamanlarda adalet sisteminin daha hızlı ve etkili işlemesi için teknoloji de işin içine girdi. Mesela UYAP diye bir sistem var: Ulusal Yargı Ağı Projesi. Avukatlar, hakimler, savcılar bu sistem üzerinden dava açabiliyor, belgeleri görüntüleyebiliyor. Hatta biz vatandaşlar da e-Devlet üzerinden dava durumumuzu takip edebiliyoruz. Bu bayağı kolaylık sağladı.
Tabii ki adalet sistemi sadece mahkemelerden ibaret değil. Bu sistemin sağlıklı işlemesi için savcıların soruşturmaları doğru şekilde yürütmesi, hakimlerin adil kararlar vermesi ve avukatların da müvekkillerini en iyi şekilde savunması gerekiyor. Yani aslında bu bir ekip işi. Herkes üzerine düşeni yaparsa adalet yerini buluyor.
Bununla birlikte Türkiye’de adalet sistemi zaman zaman eleştiriliyor. Özellikle davaların uzun sürmesi, bazı kararların tarafsızlığının sorgulanması ya da mahkemelere olan güvenin azalması gibi sorunlar gündeme gelebiliyor. Ancak yine de sistem içinde çok özverili çalışan insanlar var ve bu insanlar sayesinde adalet yerini buluyor.
Son olarak şunu da unutmamak lazım: Adalet sadece mahkeme salonlarında aranmaz. Günlük hayatta da adil olmak, hakkı gözetmek, kimseyi ezmemek, kul hakkı yememek çok önemli. Eğer herkes kendi yaşamında adil olursa, zaten sistemin iş yükü de azalır.
Özetle Türkiye’de adalet sistemi, her vatandaşın hakkını arayabileceği bir yapı olarak varlığını sürdürüyor. Eksikleri elbette var ama bu eksikleri görmek ve düzeltmek de hem devletin hem vatandaşın ortak sorumluluğu. Çünkü adaletin olmadığı yerde huzur da, güven de olmaz.